Modern yaşamın bizler sunduğu indirimleri sıralamak istersek şöyle sıralayabiliriz:

 İnsanlıkta indirim, insaftan indirim, dostluktan indirim, doğruluktan indirim,

 Vatanseverlikten indirim… Diye sıralamayı istemediğiniz kadar uzatmanız mümkün.

    En önemli indirimse hayâda (Utanmada) yapılan indirimdir ki bu durum almış başını durmadan ilerliyor aşağıya doğru. ‘’Bir yerde malın değeri artarsa insanın değeri azalır, insanın değeri artarsa malın değeri azalır.’’ Düşüncesinden hareketle modern yaşam bizleri farklı şekillerde kazıklamaya devam ediyor.

      İnsanoğlu kazanamadıklarını düşüncesizce harcayarak rahatlığa kavuşma arzusuna kavuşmaya çabalamaktadır, ulaştığı konforunu korumak için de olmadık yollara müracaat etmekten de geri kalmıyor.

   Konforunu korumaya çabalarken düşünmeden bir bataklığın ortasına düştüğünü anlamadan debelenmeye devam ediyor.

   Oltaya takılan balık misali deryanın ortasında yalnızlığa mahkûm olduğun anlayamadan debelenmeye devam etme çabası ise sonuçsuz kalmasıyla biran önce gaflet uykusunda uyanmaya çalışıyor ama nafile.

  Modern yaşamın şartları bizleri kalabalıkların ortasında yapayalnız bireyler olarak yaşamamıza duygusuz bir zemin hazırlıyor

     Modern yaşamın yalnızlığını insanoğlu son dönemlerde iliklerine kadar yaşıyor ancak bu sorunlu hayatın farkında değil.

 İnsafsız bir uçurumun kıyısında olduğunu öngörmeyenlerin hezeyanına şahitlik etmek zorunda değiliz diyoruz ancak o hezeyana ortak olmak için de çırpınıyoruz.

 Her durumda ve herkeste yalan dolan, hile hurda ve bir vurdumduymazlık almış gidiyor.

İşin ilginç tarafı bireylerden olmayan meziyetleri bekliyoruz.

Hayâsızdan hayâ,

İftiracıdan doğruluk,

Yalancıdan dürüstlük,

Düzenbazdan düzen bekliyoruz umarsızca…

Herkes herkesten şikâyetçi oluyor ama hiç kimse suçlu değil!

Aynı kaba pisleyenler birbirinden habersiz.‘’ Mahalle yanarken saçını tarayanlar namuslu görünüyor.’’ maalesef.

Ah, benim güzel ülkem! Nasıl bir çirkefliğe çekilmek istendiğini gör.

Tuzakların en büyüğü son dönemlerde ülkemizde görülen dövizin ani yükselmesiyle başladı oyunun dramı.

   Para kazanma hırsı birilerini kör, birilerini de sağır etmeye başlamış durumda ancak kimse fark edemiyor ya da kabullenmek istemiyor bu hazin durumu.

  Bir kaos ortamı başlatılıyor ve sırtlanların ihtişamlı bakışları insafsızca yöneliyor ülkeme.

İşin en acı tarafı ülkemin insanı yardımcı oluyor en azılı düşmanlarına…

Hem de kim bilir kimlerin eliyle, diliyle ve düşüncesiyle...

Her durumda zamlar birbirini kovalıyor.

Stokçuluk hortluyor.

      Hz. Ali’nin bir sözünü hatırlatalım burada :’’Mal sarhoşluğu, içki sarhoşluğundan daha şiddetlidir.’’ Evet, mal mülk elde etmek için insanoğlu insafsızca ve hayâsızca davranmaya devam ediyor. 

    Ancak kimse suçlu değil!

    Ne gariptir ki sıfır araçlar yok deniliyor, hurdalar para ediyor değil mi? Cam yok, yağ yok var olan da inanılmaz derecede pahalı ama insanlık yok…  İnsan olanlar durmadan insan arıyor.

Parasıyla mal alamayanlar üstelik namussuz oluyor.

Nasıl bir algı?

Nasıl bir düzenbazlık?

Nasıl bir oyun? Herkes şikâyete devam ediyor ancak kimse zam yapmayayım diyemiyor.

 Bu durumun en komik tarafı ise herkes kaybediyorum diye ağlıyor.

 Peki, kim kazanıyor?

Bu durumda herkes kaybediyor.

Herkes uçurumun kıyısında ancak hepimiz bize bir şey olmaz mantığıyla kazanma hırsıyla her türlü fırıldaklığa devam ediyoruz.

 Bu durumda: Kimse suçlu değil.

  Stok yok, zam yok; insanlık hiç yok.

   Bir an durun, düşünün ve kim olduğunuzu hatırlayın.

  Şeyh Galip’in ifadesiyle hatırlatalım kim olduğumuzu:

 “Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”

“Ey insan evladı! Kendine saygıyla/hürmetle yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın.”

 

 Hayatınızdaki saygının, sevginin ve insanlığın devam etmesi dileğiyle…